Sunday, February 18, 2007

Haksız Tahrik Hakkında Açıklamalar

HAKSIZ TAHRİK.. 1
Haksız Tahrikin Diğer Müesseselerle İlişkisi 1
Haksız tahrikin şartları 2
a) Bir eylemin bulunması 2
b) Eylemin haksız olması ve tahrik edici olması 2
c) Gazap veya elemin bulunması 3
d) Haksız tahriki oluşturan eylem ile gazap veya elem hali arasında nedensellik bağının bulunması 3
e) İşlenen suçun, gazap veya elemden kaynaklanan bir tepki olması 3
f) Haksız tahriki teşkil eden eylem, eylemi işleyen kimseye yönelmiş olmalıdır. 4

HAKSIZ TAHRİK
Haksız tahrik, failin haksız bir eylemin doğurduğu gazap veya elemin et­kisi altında hareket ederek, bir suç işlemesidir.
fail haksız bir eylemin doğurduğu öf­ke veya üzüntü altında kaldığı için, faili harekete geçiren saikler kanun koyucunun gözünde daha az ağır sayılmıştır; kendini yönlendirme ve belli fiilleri işlemekten alıkoyma yeteneğinin tam olmadığından ve bundan başka, suçun işlenmesine mağdur da ken­di hukuka aykırı eylemi ile sebebiyet verdiği için, failin daha az kusurlu sayılması ve bunun sonucu olarak da cezasında indirim yapılması uygun görülmüştür. Ancak tahrikin, TCK 129. maddesi dışında, yönlendirme yeteneğini tamamen kaldırdığı kabul edilmemiştir.

HAKSIZ TAHRİKİN DİĞER MÜESSESELERLE İLİŞKİSİ

Haksız tahrik, bir hukuka uygunluk sebebi olan meşru müdafaadan ay­rılır.
Meşru müdafaada haksız saldırı henüz sona ermiş ve bitmiş değildir ve bunu ortadan kaldırmak zorunluluğu vardır; haksız tahrikte ise, faile yönelmiş olan hak­sız eylem sona ermiştir ve sadece karşılıkta bulunulmakta olup ayrıca böyle bir karşılıkta bulunmak hiç bir suretle zorunlu değildir; meşru müdafaa ile haksız tahrik aynı eylemde bir arada bulunamaz. Buna karşılık, haksız tahrik üzerine tepkide bulanan kimse, daha önce, haksız tahriki teşkil eden eylemi yapmış olan kişiyi meşru müdafaa haline sokmuş olabilir.
İlk defa haksız harekette bulunan kimse, karşısındakini yasal savunma haline koymuş ise artık kendisi yasal savunma halinde kaldığını ileri süremez

Haksız tahrik bir tepki olması; bunun ise yapılan hareketin ve bundan doğa­cak neticenin bilinmesini ve istenmesini gerektireceğinden taksirli suçlarda haksız tahrik söz konusu olamaz. Yargıtay’da bu görüşte olup, doktrinde aksi görüşte mevcuttur.

Tasarlama (taammüt) hakkındaki soğukkanlılık teorisi ile plan kurma teoriden birinin benimsenme­si, tasarlamanın tahrikle bir arada bulunup bulunmayacağı sorununda değişik sonuçlara götürür. Gerçekten, haksız tahrikin bulunması için, suçun "gazap veya elem"in etkisi altında işlenmesi şarttır. Tasarlamanın varlığı için, soğukkanlılık teorisi gereğince, şartlardan soğukkanlılığın bulunması gerektiğinden, bu iki zıt ruhsal durumun aynı kişide ve aynı anda bulunması imkansız olacağı için, tahrik, tasarlama ile birleşemeyecektir. Buna karşılık tasarlama, plan kurma teorisi gereğince, failin karar vermesi ile harekete geçmesi arasında bir sürenin geçmesi ve bu süre içinde failin, ana hatları ile olsa dahi, yapaca­ğı hareketi düşünüp taşınması ve bunu planlaması şeklinde anlaşıldığı takdirde, tasarlama, tah­rik ile bir arada bulunabilir.

Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarıyla oluşmuş olan tasarlamanın unsurları arasında, soğukkanlılık da bulunduğundan Yargıtay’ın tasarlama ile haksız tahrikin aynı anda bulunamayacağını kabul ettiği düşünülebilinirse de Yargıtay, çok önceleri verdiği kararların aksine haksiz tahrik ile tasarlamanın aynı anda bulunabileceğini açıkça kabul etmiştir.
Haksız tahrikin kısmi akıl hastalığı ile bir arada bulunabileceği, hatta kısmi akıl hastasının içinde bulunduğu durum itibariyle, daha kolaylıkla öfkelenebi­leceği ya da eleme uğrayabileceği genel olarak kabul olunmaktadır. Ancak, haksız tahriki teşkil eden eylem, failin şuur veya harekat serbestisini önemli derecede ortadan kaldıracak bir nitelik almış ve bunun sonucu olarak da fail geçici bir sebeple 47. maddedeki duruma girmiş ise, ortada artık haksız tahrikin değil, arızi sebebin bulunduğu kabul edileceği için, her iki halin bir arada bulunamayacağı sonucuna varmak gerekir.Keza fail kısmi akıl hastası olup da kendi aleyhine herhangi bir haksız saldırı bulun­madığı halde, sırf hastalığı, mesela takip olunmak manisi yüzünden böyle bir saldı­rının bulunduğu zannına kapılmış olur ve bundan doğan öfke veya elemin etkisi al­tında suç işlemiş bulunursa, öfke veya elem, olmayan haksız tahrikten değil de, fai­lin kısmi akıl hastalığından ileri gelmiş bulunacağından, yine bu iki halin birleşme­sinden söz etmek doğru olmaz. Ancak, bu iki istisnai halin dışında, kısmi akıl has­tasının haksız tahrikin etkisi altında kalabileceği açıktır.
Kan gütme nedeniyle adam öldürme suçlarında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına imkan yoktur. Zira kan gütme nedeniyle adam öldürme suçlarında sebep, diğer adiyen katil suçlarında mümkün olan acı ve öfke duygusu değil, öç almak şeklinde beliren ahlaka aykırı bir düşüncedir.

Haksız tahrikin şartları
a) Bir eylemin bulunması

Tahriki teşkil eden eylem tek olabileceği gibi birden çok ve birbiri peşinden gelen çok sayıda eylemden de oluşabilir:
Tahriki teşkil eden eylemin, mutlaka tepkide bulunan kimseye karşı işlenmiş ol­ması şart değildir: ona yakın bir kimseye, failce sevilen veya sayılan bir kişiye hat­ta bir yabancıya karşı yapılan bir eylem de faili öfke veya elem haline sokabilir. Bunun gibi, failin eşyası­na ve özellikle hayvanlarına veya bahçesindeki bitkilere karşı işlenen eylemler de, onu gazaba getirebilir ve tahrik teşkil edebilir.
Haksız tahrikin bulunması için, tahriki oluşturan eylemin bir insan tarafından yapılması gerekir: Ancak hayvanın yap­tığı harekete hayvan sahibi kastıyla veya taksiriyle sebep olmuşsa, haksız tahrikin bulunduğu kabul edilebi­lir.
Mefruz tahrikin, yani gerçekte bulunmayan fa­kat failce var sayılan bir eylemin doğurduğu öfke veya elemin haksız tahrik teşkil edip etmeyeceği konusunda; doktrinin çoğu failin zan ve kanaatinin nedensellik değeri taşımayacağını, ortada haksız bir eylem bulunmadıkça, failin bunun varlığına inanmasının bir rol oynamayacağını ileri sürürler. Bunlara göre, mefruz meşru müdafaa halinin kabul edilmesi ile, haksız tahrikte bunun red­dedilmesi arasında çelişki yoktur; zira meşru müdafaa halinde bir hakkın kullanıl­ması söz konusu olduğu halde, haksız tahrik üzerine tepkide bulunan kişi esasen yapmaması gereken bir harekette bulunmuştur; bu hususta yanılması ise bir etki yapmamalıdır.
Diğer bazı yazarlara göre ise, haksız tahrikte cezanın indirilmesinin esas se­bebi psikolojiktir ve failin gazap veya elem saiki ile hareket etmiş olmasıdır: bu psi­kolojik esas, mefruz haksız tahrik halinde de vardır. Bundan başka, duygularının ve­ya zihni yeteneklerinin faili yanıltmış olması dolayısıyla bu sebepten yararlandırılması da adaletsiz olur.
Yargıtay’ın da mefruz haksız tahrik halinde, haksız tahrik hükümlerinin uygulanabileceği kanaatindedir, ancak bunun için elbetteki bu yanılgıya düşmesinde faile isnat edilebilecek bir kusurun bulunmaması yani hataya düşmenin kaçınılmaz olması gerekir.



b) Eylemin haksız olması ve tahrik edici olması

Bir eylemin tahrik edici niteliği haiz olup olmadığı tahrik edildiğini ileri süren kimsenin kişi­sel niteliklerine, tahriki oluşturan eylemi yapan kimsenin durumuna, bu kimseler ara­sındaki ilişkiye, zaman ve yer şartlarına göre takdir olunur. Bu eylem olumlu ya da olumsuz bir hareket olabileceği gibi, bir söz, yazı veya işaret ve davranış biçimin­den de ibaret bulunabilir.
Eylemin haksız olup olmadığı, belirli bir dönemde yine belirli bir toplulukta ge­çerli olan sosyal değer hükümlerine göre, hakim tarafından takdir edilir. Haksız fiil terimi, bir davranışın hukuk düzenince kabul edilmediği anlamına gelmektedir. Eylemin haksız olması için, suç teşkil etmesi veya Borçlar hukukunun anladığı manada bir "haksız eylem" sayılabilmesi şart değildir: hatta esasta hukuka uygun olan bir eylem, iş­leniş tarzı bakımından hakkın kötüye kullanılması sayılabiliyorsa, yine hukuka ay­kırı bir nitelik alabileceğinden haksızlık niteliğini taşıyabilir. Ceza hukukunda hakkın kötüye kullanılması, hakkın, kasten amacı dışında kullanılmak suretiyle başkasının hukuki yararına zarar verilmesidir.
Haksız tahriki oluşturan eylemin normal olarak öfke veya elem doğurucu bir nitelik taşımadığı halde, failin fazla alıngan, faz­la duygulu olması sebebiyle onun üzerinde tahrik meydana getirmesi, haksız tahrikin hükümlerinin uygulanmasını gerektirmez.
Eylem haklı yani hukuka uygun olduğu takdirde failde ne kadar şiddetli bir öfke veya elem meydana getirmiş olursa olsun, haksız tahrikten söz edilemez.
İsnat yeteneğine sahip bulunmayan kimse cezalandırılamazsa da, onun yaptığı hareketin hukuka aykırı olması, hatta suç teşkil etmesi mümkün olduğundan isnat yeteneğine sahip olmayan bir kişinin de eylemleri haksız tahrik oluşturabilir. Doktrinde aksi kanaatte olanlar da vardır.
Önce haksız bir eylem ile bir kimseyi tahrik eden kişi, bu kimsenin tepki­si karşısında kalınca, aynı tepki dolayısıyla kendisinin tahrik edildiğini kural olarak ileri sürümez. Fakat tepki kendi yaptığı eylem bakımından çok aşırı bir nitelik almışsa, tek başına haksız bir nitelik alacağı için, ilk tahrik eden bakımından haksız bir tah­rik teşkil edebilir.
Mesela basit bir sövmeye kasten yaralamanın nitelikli şekilleri ile karşılık veren kimse, bu hareketiyle, sövmede bulunan kişiyi haksız tahrikten faydalandırmış ve böylelikle karşılıklı tahrik hali oluşmuş olur.

c) Gazap veya elemin bulunması

Haksız tahrikten bahsedebilmek için, tahriki oluşturan haksız eylem hem failde hiddet veya şiddetli elem şeklinde psikolojik durum doğuracak, hem de suç bu durumun etkisi altında işlenecektir.
Tahrikin tamamıyla ortadan kalkmaması ve özellikle faille, tahriki yapan kimse arasın­da normal ilişkiler kurulmamış olmak şartıyla, tahriki doğuran eylemle suça konu eylem arasında belli bir sürenin geçmesi tahrik hükümlerinin uygulanmasını engellemez.
Hakim, etkinin devam edip etmediğini tespit bakımından yapılan haksız hare­ketin niteliği ve failin kişiliği yanında önemli bir kıstas da bunun normal bir kimse üzerinde ne kadar süre ile bir ga­zap veya elem halini sürdürebileceğidir; ne sırf belirli bir sürenin geçmesi, ne de bu süre içerisinde failin başka işlerle uğraşması, kesin bir ölçü sayılamaz.

d) Haksız tahriki oluşturan eylem ile gazap veya elem hali arasında nedensellik bağının bulunması

Failin içinde bulunduğu öfke veya şiddetli elem hali, tahriki oluşturan haksız eylemin sonucu olmalıdır; tahriki teşkil eden eylem ile failin sübjektif durumu ara­sında nedensellik bağı bulunmalıdır. Gazap ve elem başka bir kaynaktan ileri gel­mişse, haksız tahrikten söz edilemez.
Ayrıca haksız tahrik oluşturan suçtan daha önce suç işleme kararı verilmesi durumunda olduğu gibi suçun, işlenmesinin haksız tahrikle bir ilgisi yoksa elbetteki fail, haksız tahrik hükümlerinden faydalanamayacaktır.

e) İşlenen suçun, gazap veya elemden kaynaklanan bir tepki olması

Suçun haksız tahrikin etkisi altında işlenmiş sayılabilmesi için, fail ta­rafından yapılan hareketin, haksız tahriki oluşturan eylemin sebebiyet verdiği gazap ve­ya elemin bir tepkisi olması gerekir. Kanunumuz haksız tahriki genel bir hafifletici sebep olarak kabul ettiği için, tepki oluşturan suçun niteliği önemli değildir; hatta taksirli bir suç dahi olabilir (çünkü taksirli harekette, kusurludur) .
Tepki bakımından en önemli husus, bunun haksız tahriki teşkil eden eylem ile orantılı olmasından ibarettir: tahriki teşkil eden eylem ile, tepki olarak beliren eylem ara­sında nedensellik bağının bulunması gerekir ve her nedensellik bağı bir oranı, bir öl­çüyü gerekli kılar.
Ancak bu konuda bir hususu göz önünde tutmak gerekir: tahriki oluşturan eylem ile tepki arasında oran bulunması demek, tahriki teşkil eden eylemden daha ağır bir tep­kinin gösterilememesi demek değildir: bir kelime ile söven kimseye karşı fail tokat atsa veya daha ağır kelimelerle cevap verse, yine haksız tahrik vardır. Fakat ortada kesin ve açık bir ölçüsüzlük varsa, o zaman haksız tahrikin bulunduğundan söz edilemez: fail fazla alıngan olup da, ölçülü bir tepkiyi gerektiren bir eylem karşısında öl­çüsüz bir tepkide bulunmuşsa, tahriki teşkil eden eylemin gazap veya elemin sebebi ol­duğu, bu eylem ile failin ruhsal durumu arasında nedensellik bağının bulunduğu artık ileri sürülemez.
Bazı suçların bizatihi niteliği dolayısıyla tahrik halinin söz konusu ola­mayabilir: Yargıtay 6136 sayılı kanuna muhalefeti şekli suç saymış ve bu eylemde tahrikin uygulama yeri bulunmadığına karar vermiştir. Ayrıca hırsızlık, yağma, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma suçlarında da haksız tahrik hükümleri uygulanamaz.

f) Haksız tahriki teşkil eden eylem, eylemi işleyen kimseye yönelmiş olma

Kanun, birisine kızıp da hıncını başkasından alanları korumayacağı ci­hetle, haksız tahrikin bulunması için, tepkinin, tahriki teşkil eden eylemi yapan kim­seye yönelmiş olmasının gerekli olduğu anlaşılır.
Ancak, bu konuda, bazı yazarlar tahriki oluşturan eylemi yapan kimseye değil de, onun yakınlarına yönelmiş olan bir tepkinin de haksız tahrik çerçevesi içine gire­bileceğini kabul etmektedir, ancak bu azınlıkta olan bir görüştür.
Çocuğun attığı bir taş üzerine çocuğun babasının to­katlanması halinde haksız tahrikin bulunmamaktadır, ancak, mağdurun başkası tarafından yapılan haksız bir hareketi engellemeyip buna seyirci kalması haksız ise, (velisi olduğu çocuğun haksız hareketlerini görmesine ve bu hareketleri önleme sorumluluğu olmasına rağmen engellemeyen velinin davranışı gibi) bu hareket­sizliğin bir haksız tahrik teşkil edebileceği kabul edilmektedir. Buradaki ölçü, bir başkasının haksız hareketinden, en azından toplulukta ge­çerli olan sosyal değer hükümlerine göre sorumlu tutulabilmesidir.

Diğer Hususlar

Şahısta hata hallerinde esas hedefe yönelik tahrikten failin ya­rarlanması gerekir.
Tahrik teşkil eden fiilin faili, bu eylemi nedeniyle yargılanarak mahkum edilmiş ve cezası infaz edilmiş olsa bile, bu haksız fiilin doğurduğu öfke ve şiddetli elemin etkisi altında bulunup, bu ruhi durumunun tepkisi ile suç işleyen kimse hakkında haksız tahrik kuralları uygulanılır.Doktrinde aksi kanaatte olan yazarlar da vardır.

Haksız tahrik altında suç işleyen aslı veya fer’i fail gibi, bu suça iştirak eden asli veya fer’i failler de haksız tahrik hükümlerinden faydalanır.
Eylemin özel saik nedeniyle cezalandırılması halinde, failin özel saikle hareket etmesi nedeniyle haksız tahrik altında suçu işlediği kabul edilemeyeceği için, hakkında da haksız tahrik hükümleri uygulanamayacaktır.
Kasten adam öldürmenin, kan gütme amacıyla veya töre nedeniyle işlendiğinin kabulü halinde, haksız tahrik hükümleri uygulanamaz.


İndirim Oranı

Haksız eylemin, failin psikolojisinde meydana getirdiği öfke veya elemin derecesine göre cezanın indirilmesini uygun saymıştır. eylemin haksızlık derecesi­ni ve failde meydana getirdiği kızgınlık veya elemin yoğunluğunu
İndirim oranını, tahrikin ağırlık derecesine göre tespit edilecektir. Ağırlık derecesi de, olayın özelliklerine (haksız tahrik teşkil eden eylemin nerede ve hangi durumda yapıldığı, haksız tahrik teşkil eden fiille, işlenen suçun ...özelliklerine) göre belirlenecektir. Örneğin haksız tahrik oluşturan kasten yaralama eylemine karşılık fail de hakarette bulunmuşsa haksız tahrik indiriminden üst sınırdan veya yakınından faydalandırılması uygudur.
Basit nitelikteki tahrikler, zaman içerisinde tekrarlanması halinde tahrikin ağırlığına göre indirim oranında alt sınırdan uzaklaşmak gerekecektir.

No comments: